15 Nisan 2013 Pazartesi

Sor bana pişman mıyım? EVET.

Pişman mıyım? Evet! 
Geçenlerde nerdeyse 1.5 yıllık ilişkim bitti. Bu yüzden pişman değilim tabi ki hatta hayatımın en doğru kararıymış bile diyebiliriz. Çevremdeki herkes çocuğa karşıydı belki de bu yüzden bu kadar uzun sürdü.Arkadaşların istemediği tip gözünde büyüdükçe büyüdü. Benim gibi her şeyden sıkılan biri nasıl devam ettirdi orası ayrı bi muallak zaten. 

Ailem de olayı bildiği için ilk başta anneme söyledim ayrıldığımızı. Yalan atma barışırsınız dedi. Hayır bu kez farklı dedim he he dedi. Babama söyledim gidip bi fakire sadaka verelim diyerek ibretlik yorum getirdi olaya. Baktım neden diye sormuyolar içimi dökemiyorum meşhur arkadaş çevreme başvurdum. Onların tepkileri daha da ibretlikti. 

-ayrıldık.
+barışırsınız tekrardan. He ama barışmazsan rihanna bileti ayarlarım.

-ayrıldık
+Ahhahahahahahah harbi mi lan 
-evet niye gülüyorsun?
+iddaaya girmiştik ırmakla tuttu çok sevindim

-ayrıldık
+üzgün müsün? 
-evet. 
+tipe bak amk sen üzülür müsün kızım ya :D kendin inanıyo musun buna :D 

Tepkiler bu ve bunun benzeriydi kimse neden? Diye sormadı, teselli etme girişiminde bulunmadı. O kadar inanmıyorlardı ki üzülebileceğime. Her ne kadar her şeyi tiye alan bir tip olsam da benim de bir kalbim vardı o ilişki de babamın hayrına devam etmemişti sevmiştim ve ufak da olsa bi burukluk vardı. Sağ olsun arkadaşlarım üzülemeyeceğime o kadar inandırdılar ki istesem de üzülemez hale geldim. 

Tabii ki kendim normal olmadığım gibi arkadaş çevrem de normal değil. Gören izdivaç ekibi sanır. Her hafta birinin resmini atıyolar whatsapptan yahu istemiyorum iyiyim böyle diyorum nuh diyolar peygamber demiyolar. Çünkü benim yalnız olmam demek etrafımdaki herkesi sevgilisinden ayırmam demek acil başımı bağlamaları gerektiğini düşündüler. Bu ısrarlardan en fazla 4 hafta kaçabildim, 4 hafta sonunda damla okuldan bi arkadaşını bizimkileri organize etmiş taksimde yemeğe gidicez diye. Taksime zaten hayır diyemem arkadaş grubuma asla. 

Çaktırmasam da üzülmüş durumdaydım başta damla olmak üzere herkes farkındaydı. Yeni biriyle tanıştırmak falan bahaneydi zaman geçsin eğleniyim kafa dağıtıyım diyeydi her şey. Başta kendim olmak üzere çevremdeki herkes biliyordu ki 1.5 yıllık ilişkinin üstünden henüz 1 ay geçmişken yeni bir ilişkiye brad pittle dahi olsa başlamazdım. Brad pitt olsa tabii ki başlardım orası ayrı orayı karıştırmayalım. Binbir tembihle taksime vardık. Çocukla dalga geçmeyecektim ortamı sulandırmayacaktım kalbini kırmayacaktım. Zaten asabi bi tipmiş gerginlik çıkmasınmış. Çocuğu yok sayacağım için he he dedim geçtim. 

Kızılkayalarda buluştuk keyfim baya yerindeydi, espiriler havada uçuşuyo o kadar güldük ki garson bile bizimle gülmeye başladı. Paşazademizi bekledik sipariş vermek için burdan anlamıştım bi aksilik çıkacağını.Sonra bu beyfendi geldi aman sanki paşa çocuğu. Bir ciddi bir ciddi. Gülüyorum diye cebinden silahı çıkartıp kafama sıkması an meselesi sanki. Herkes bunu tanıyo bi ben tanımıyorum. neyse tanıştık falan bi yandan da gizli grubumuzdan konuşuyoruz ben bu çocuğu güldürürüm diye iddaya girdik. 

Tam iddaa aşkıyla yanıp tutuşuyorum garson geldi, ne istediğimizi sordu falan. Siz ne alırsınız hanfendi? Diye sordu.Tam cevap vericekken bu angus senin muhattabın hanfendi değil benim dedi. Bak bak gavata bak. O kadar çok sinirlendim ki, bir sen kimsin ki beni 5 dakika içinde sahipleniyorsun iki sen kimsin ki çalışan birinin gurunu kırıyorsun rencide ediyosun? Çok mu zenginsin? Zengin olsan bile başkasını küçük düşürme hakkını sana kim veriyo? Üçüncüsü SEN KİMSİN LAN?

Garson başta olmak üzere hepimiz bu atarın üstüne bi donduk kaldık. Benim muhattabımda sen değilsin diyip kalkıcaktım o masadan. Tam benim muhat.. Dedim bacağıma tekme yedim damla tarafından. Kız haklı bu manyağa atar yapsak kalaşnikoflarla dalar bize. Ah o lafı orda benim sevgilim söyleyecekti. İpe ipe özür diletirdim garsondan ama yemedi tabi bi şey demek. Zaten keyfimiz kaçtı epey ben bozulduğumu baya belli ettim. Bana sonradan söylediler çocuğun 1 yıllık sevgilisi araba kazasında ölmüş. O yüzden böyleymiş bu. Normali bulmaz ki zaten beni

NOT: benim muhattabım sen değilsin diyip masadan kalkmadığım için ÇOK pişmanım. 

8 Nisan 2013 Pazartesi

İstanbulun gerçeği METROBÜS

Arkadaş çevremde sürekli gülmem güldürmem ve sıkılganlığımla bilinen biriyim. Her şeyden o kadar çabuk sıkılıyorum ki, 3 ayda bir bi anneme taşınıyorum bi babama. O derece aynı ortama tahammülüm yok.

Deneme sınavının ortasında offff ben çok sıkıldım full çeksem nolucak zaten diyip çıkan biriyim neticede. Hayatımın hangi döneminde oldu da bu kadar vurdumduymaz biri oldum bilmiyorum ama Allahın bana verdiği en güzel özelliklerden bi tanesi bence. 
İstanbulda yaşayanlar bilir iki yaka iki farklı şehir gibidir, avrupada yaşamış olan biri anadolu kırşehir gibi gelir. Aynen bana da öyle oldu. Anneme kafam bozuldu babama taşınmaya karar verdim. Annemin değil ama babamın bana karşı aşırı zaafı var ve kabul ediyorum ki hep beni şımartan taraf oydu. Biraz da buna güvenerek terk ettim annemi. Tabi yine beynimin çalışmadığı zaman zarfıydı. Babam ataşehirde oturuyo benim okulum ataköyde. Her gün 3 saat yol demekti bu, başlarda yaparım yeaaa nolucak modundayım. Kimse de çıkıp demedi ki selin annem sen hayatında hiç metrobüse mi bindin? 

Babama kalsa her gün okula o bırakıcak arabayla ama neticede arabayla da ışınlanmıyorduk trafik gerçeği vardı bu şehirde. Hem adamı işinden edip dilenmektense metrobüsle gidicektim mecbur. Git gide alıştım ama bela çeken bi tip olduğum için metrobüsteki sükunetimi de çok uzun sürdüremedim.

Metrobüsten inip otobüse binmişim, ızdırabını sevdiğimin şehrinde yine çamur yağıyo otobüs hınca hınç dolu insanlar bana değdikçe ben geriliyorum gerildikçe daralıyorum daraldıkça nefes alamıyorum. Her an avaz avaz bağırıp yeter lan demem an meselesi olduğu anlardan bi tanesinde otobüste daralan tek ben değilmişim onu anladım. Bi tane kadıncağız otobüsün doluluğuna dayanamadı bayıldı. Benim haricimde herkes umursadı. Napıyım istesem de umursayamıyorum.

Getirdiler kadını koltuğa uzandırdılar. Başında da bitane adam var tipini siktiğim. Herkese emirler yağdırıyo anası bayılsa o kadar sorun etmez. Tüm otobüs emirlerden nasibini aldı tabii ki bende. Kadının bacaklarını tutma görevini bana verdi sağ olsun. Bu görevi bana lütfetti. Zaten sinirlerim aşırı gergin bide bu herif bik bik ötüyo. Neymiş efendim yanlış tutuyomuşum ayaklarını. Lan keltoş ayak lan bu nasıl tutulur ayak tutma stili mi var? Bu adam bana bağırınca bende sinirler koptu tabi. Ulan bana babam bağırmaya kıyamıyo sen kimsin ki bağırıyosun angut? Düşüncesiyle atarımı koydum ortaya. 
Ayak fetişi olmadığım için nasıl tutulduğuna dair ders almadım beyfendi üzgünüm dedim. Bu daha da çok bağırmaya başladı ben iyice koptum. Mesela ben ikili ilişkilerde de böyleyim bana bağırılırsa hiç dayanamıyorum babam bana bağırmıyo elin piçi bağıracak oldu canım başka? 
Adam bana bağırınca ben öyle bi bağırdım ki şöför otobüsü durdurdu. Yüzyılın olayını çıkardım otobüste. Ailesinin... Diye başlayan bi cümle kurdu adam ordan sonrasını hatırlamıyorum zaten. Senin gibilerin yetiştirdiği özgüvensiz kızları her gün televizyonda görüyoruz dedim sonrasında sinirden babamı aradım. 

Baktım otobüs ikiye bölünmüş durumda yarısı adamı tutuyo yarısı beni. Babam her an onların gazına gelip diğer tarafa geçebilirdi bu riski göze alamazdım. Sesimi inceltetek babama burdaki adam benim çok üstüme geldi bana çok bağırdı dedim. Canına yandığım hiç dayanamaz üzülmeme. Hemen geldi adama iki çift laf etti tüm otobüs beni desteklemeye başladı. Arabada giderken baktım beni azarlama moduna geçecek hemen duygusala bağladım. Yine dayanamadı sağ olsun. Hatta o kadar dayanamadı ki bu yakada istediğim okula kayıdımı aldırabileceğini istersem taşınmayı düşüneceğini söyledi. 

Aileden gelen rahatlığım yüzünden hiçbir ilişkimde dikiş tutturamıyorum belki ama babasının karşısında kem küm eden kızlardan olacağıma böylesi çok daha toz pembe. Babasından sevgi görmediği ilgi görmediği şımartılmadığı için her dokunduğu erkeğe aşık olan kızlardan olmaktansa bağlanamamak odun olmak çok çok daha iyi. Masumiyet evrensel, bir kadın göz yaşının her şeyi çözdüğünü anladığı noktada en tehlikeli silahtır bence. (NOT: Otobüste o bağıran adam benden defalarca özür diledi, böyle dize getirirler adamı cicim)

23 Ocak 2013 Çarşamba

Evlilik danışmanı


Canım o kadar sıkılıyordu ki ya bu sıkıntıyı saçlarımdan alıcaktım -allah kahretsin ki onu da yaptım- ya televizyona sarıcaktım ya da burada bi şeyler yazacaktım. Nasılsa kimse okumaz diye gazladım kendimi, bi baktım bilgisayar başında yazıyorum.

Televizyona bakarken yine hayal alemine dalmışım bedenim koltukta ama ruhum çok farklı yerlerde. Bi anda televizyondaki kadının kurduğu cümleyle istanbul semasına geri döndüm. " iyi ki evlilik danışmanına gitmişiz, yazık etmemişiz ilişkimize"

Gerek arkadaş ortamında gerek akraba ortamında ağzımın çok iyi laf yaptığı mutlaka avukat olmam gerektiği hakkında milyonlarca şey söylenir. Bide mükemmel teselli verip karşımdakini yarım saat içinde hayata bağladığım için psikolojiyi de düşünmeliymişim gibi öğütler de duymuyo değildim. Kafama bide evlilik danışmanlığı takıldı. Koyuldum araştırmaya. Önce kendimi evlilik danışmanına giden çiftin yerine koydum. Sorunlarımızı aramızda çözememişiz yetmemiş 1 saat hakem önünde birbirimizi yemek için 300 lira vermişiz. Ne gerek var bu kadar şeye? Üstüne biraz daha koy, aç boşanma davanı. Sorunların bi daha tekrar etmeyeceğinin garantisi mi var? Eski sevgilimle danışmana gittiğimizi hayal ettim. Bi kere ben orda hayatta konuşmam. Aldatmış birine ne diycem? Veya o ne diycek? Kusura bakma selincim azıcık seni boynuzladım ama çok seviyorum, hadi evlilik danışmanı ablayı da kırmayalım barışalım mı? Ben de koşa koşa kabul edicem zaten. İsterse bir milyon insan gelsin konuşsun yine de bildiğimi okuyan biriyim neticede, sakin olalım diyen loserı hayatta dinlemezdim heralde. Sinir anında bitiremeyeceğim şey de yoktur, gururumun da payı büyüktür bunda.Ama herkes senin gibi manyak değil selin elbet bi iki enayi gelir, alttan gazı verirsin alırsın paranı. Günde 4 kişi gelse hey yavrum hey diyerek iyice bu fikri kafama yatırdım.

Ve bingo! Staj için karşıma 1 yıldır sorunlarını aşamayan gökayla çağla geldi. Gökay artık abim gibi olduğu için ben tabii ki erkek tarafıyım. Yine yatakta debelendiğim günlerden birinde gökay aradı, çağlanın istanbula geldiğini konuşacaklarını ama sinirlerine hakim olamayacağından korktuğunu söyledi ve beni de çağırdı. Bu fırsat bi daha ayağıma gelmez diye uça uça gittim. Yemin ederim Atatürk ülkeyi kurarken bu kadar düşünmemiştir.
Ortam o kadar gergindi ki ne diyeceğimi saatlerce düşündüm. Gerçi bana noluyosa benim ordaki vasfım birbirlerine dalarlarsa polisi arayıp kaçmak. 25 dakika sustu bu iki mal. Bana afaganlar bastı tabi. Telefonda oynamadığım oyun, twitterda okumadığım özlü söz, incelemediğim saç telim kalmayınca telapatiyle mi konuşuyosunuz? Dedim. Demez olaydım. Dilimi eşek arısı soksaydı da konuşmasaydım. Ruh hastaları sanki bunu dememi bekliyolarmış gibi taramalıya bağladılar. Sen bana bunu yaptın, ama sende şunu yapmıştın. Hayır ben orospu çocuğu değilim. En orospu çocuğu sensin. Bu ve bunun benzeri milyonlarca şey. O kadar sıkıldım ki başlarım bu aşkın ızdırabına bi susun da adam akıllı anlatın dedim. İlginçtir ki sustular. Sorunu en ince detayına kadar öğrendim. Kendimi olaya o kadar kaptırmışım ki en son kendimi çağlaya otobüs bileti ararken buldum. İçindeki her şeyi boşaltmıştı ikiside. Barışmamamışlardı belki ama önlerine bakabileceklerdi artık. En azından gökay artık çağla çağla diye beynimi delmeyecekti.

Çağlayı otobüse bindirdikten sonra gökay bana milyonlarca kez teşekkür etti. İhtiyaçları olan şeyi sayemde başarmışlardı. Ben mutluluktan uçuyorum tabi, kesin evlilik danışmanı olurum zevkli işmiş falan diye. Gökaya benden evlilik danışmanı olur di mi? Dedim. Delici gözlerle baktı. Manyak mısın evli çift kalmaz, türkiye buna hazır değil diye saymaya başladı. Noldu gökaycım? Hani ettiğin teşekkürler? Hani sayemde çok mutlu olacaktın? Hani bana minnettardın? Benim kişiliğimi incelemeye başladı bi anda. Lan sen daha 3 yıllık sevgilinden yeni ayrıldın tek sorunun ben miyim,sanane benim kişiliğimden? Git acını yaşa meyhaneye at kendini bana niye sarıyosun? Benim için silinemeyecek şey yokmuş emek verdiğim her şeyi tek hatada silip atabilirmişim gururum beni yönetiyomuş çok umursamazmışım bana göre geçmeyecek acı yokmuş herkesten de bunu beklermişim geçmişi hiç unutmazmışım kimsenin de unutmasını istemezmişim falan filan. Gerisini dinlemedim.
Sonra düşündüm, gerçekten de öyle. Bi kere rahatım ve umursamazım. Herkesin de böyle olduğunu düşünüyorum. Bana kimse bi şey danışmaz mesela ben kafama oturtturduğumu millete kabul ettiririm çünkü. Belki evlilik danışmanı olamam ama çok iyi gaz veren olabilirim. Avukatta olabilirdi aslında. Evet evet buna yoğunlaşmak lazım. Bu yazıyı da gökaydan hıncımı almak için yazmıştım, en azından sıkıntım geçmiş oldu.

31 Ağustos 2012 Cuma

Türkün Amerikayla imtihanı

Tee geçen sene aldığım bloga yazı yazmak bu seneye kısmetmiş. Herkese tek tek anlatmaya üşenmek insana neler yaptırıyor işte. Bakkala gideceğimi söyler gibi amerikaya gideceğimi söyledim ve bakkala gider gibi de gidip döndüm

Evet o çok merak edilen amerika gezim sona erdi, memleketime,çiğ köfteme kavuştum, huzur buldum. O kadar çok telefon geldi ki millet gün gün detay istiyor mübarek. E bu da bir çene, bu da bir bünye. Tamam çok konuşuyo olabilirim ama benim de bi kapasitem var sonuçta.Yemin ederim artık sadece güzeldi ya diyip geçiyorum tabii millet ''havalandı bu havalandı'' olarak yorumlayınca lanet olsun diyip blog açmaya, olayı özetlemeye karar verdim.
Şu jetlag olayı ne kötü bir şeydir, zaten normalde de uyku düzeni olan bi insan değilim dönüşte de -onun faciası ayrı- hiç uyuyamadım dönünce iyice dengelerim bozuldu, gecem gündüze karıştı, doktorlar en büyük yandaşım oldu. Daha yeni kendime gelip telefonlara çıkmaya başladım.
Yazıya geçecek olursak, bölüm bölüm incelemek en doğrusu sanırım.

GİDİŞ

Gidiş günüm felaketti, beni o kadar çok korkuttular ki amerikadan,bir ara savaşa filan gidiyorum sandım, Türklük damarlarım kabardı. Tabii bu moda girişimde annemin 4 kilo yiyecek koymasının da etkisi olabilir.  Alem kadın ya, neyse ki tek çocuk olmanın ve ayrı kalınacak olmanın çok faydasını son hafta yediğim yemeklerle bi kere daha anladım. Gidiş günümde o kadar duygusala bağlamıştım ki böyle sihirli anneme ağlayacak potansiyeldeydim. Aslında böyle anneden filan ayrı kalmak bana koymaz çünkü hafif odun bi insanım. 11.000 kilometre öteye tek başına gidince insan bi garip oluyo tabii. Arkadaşlarım sağ olsunlar hiiç yalnız bırakmadılar, telefon tacizleri süprizler falan filan. Hepsiyle konuşmayı kısa kestim, ağlarsam dalga geçerler çünkü öyle pislikler. Bu arada Emreyle Irmağa yaptıkları süpriz için kocaman kalppp.
Bu ağlamama rolü taa ki o pasaport kontrolüne gelene kadardı, annemin yaşlı gözleri görünce bende film koptu,gerek bekleme alanında gerek 11 saat uçakta belirli periyotlarla hönkür hönkür ağladım çünkü mallık parayla değil.


YAZ OKULU

Hayatım boyunca okulu sevemedim, o lanet olası kurumun hayatımı karattığına inandım. Çünkü öyle. Allah aşkına okul sevilir mi ya? Arkadaşlar için seviyormuş da bik bik. Ya bi git allasen, dışarda görüş abi arkadaşınla nasıl bir fantezi sabahın 7sinde kalkıp görüşmek için bu lanet olası kurumu sevmek anlamadım gitti. Ben ilkokulda öğretmen özlediniz mi? diye sorduğunda sırf neden özlemedin ki diye açıklama yaptırmasın diye özledim örtmeniimmm diye cırlardım zaten. Hele şu karne alınacağı günler olur ya ama ben sizi 3 ay çok özlerim diyen tipler. 9 ay imanım gevremiş, saçım süpürge olmuş şafak saymışım bugün için emin ol ben de seni özlerim zaten. Özleme abi beni, özleme huzur ver bana.

Böyle bi tipken yaz okuluna gitmek tabii ki bana çok ağır geldi. Ben kiiiiim yaz okulu kim Allah aşkına, otur bi düşün selin yapabilecek misin. Ama yok Amerikada okullar farklı ya bok var ya orda hemen atladım bu fikre. Zaten tatile bakış açısı camış gibi yatıp arada denize havuza ve gece dışarı çıkıp laflamak olan birisiyim, şansıma öyle bol aktiviteli bir kurs geldi ki evlere şenlik.
Ders namına hiiiiiçbir şey yok adamların anladığı müze müze ebemiz ağlayana kadar gezelim. İlkokulda beynine resim anlayışı kağıtta boş yer kalmayacak şeklinde işlenmiş birinden 16 sene sonra resime müzeye sergiye ilgi duymasını beklemek bence saçmalığın daniskası. Bir müzeye götürüyorlar,teee 2 buçuk saat boş zaman. Tamam müze bi topkapı sarayı gibi olsa neyse,gezersin filan ama yok yani. İki tane çizgi, ve ortada olan kafe. Al sana müze. Darlanan bi insanım zaten neyse ki kafeleri çok güzeldi bir sürü muffin götürdüm :) (Kursun hakkını yemeyelim müze haricinde de çok hoş yerlere götürdüler hele gece aktiviteleri tey tey öhm neyse bu konular derin)



İTALYAN,RUS,FRANSIZ FARK ETMEZ HEPİNİZ BENİM BEBEKLERİMSİNİZ.


Çok hoştular hele fransızlarrrrrr. Bir de kızlara bir tavsiyem olacak, italyan erkeklerini yere göğe sığdıramıyoruz ya yemin ederim hepsi palavra. Kursu bana zehir ettiler kişiliksizler. Nefret ettim hepsinden. Bide hönküre hönküre konuşuyorlar bi gün bi tanesine dayanamadım ''sağır değiliz bağırmana gerek yok''dedim. O günden sonra türkleri kaba olarak bellediler, kaba değiliz anam açık sözlüyüz.
İtalyan pisliklerin bana kursu neden zehir ettiklerine değinmem lazım, içimde patlar yoksa.
Bu ırka mensup bir mahlukat koskoca LIM kolejinde kız kalmamış, rus kalmamış gibi geldi bana kafayı taktı, çünkü ben de bok var. Tenefüs oluyo bu kepçe kulak hopp dibimde. Lan bi huzur ver diyesim geldi zaten öyle daraltılmayı sevmeyen biriyim. Hele elime koluma biri dokununca çok asabi oluyorum şansıma bu da sürekli geliyo koluma filan dokunuyo. Yine bi gün ben aşırı sinirliydim sevgilimle (eski oldu gerçi ama) kavga etmişiz kafam bozuk bide hastalanmışım burnum olmuş niagara şelalesi. Bu idiot geldi gene kolumdan çekti beni durdurdu. Bende film koptu tabii. Sinirden vücudumdan alev fışkırdı gerçi ateşten de olabilirdi. Sikerim elini kolunu çek şu patilerini üzerimden diye çocuğa bildiğin türkçe küfürleri yardırmaya başladım, resmen her şeyin acısı o çocuktan çıktı. Bi yandan ağlıyorum bi yandan kafasına filan bi şeyler atıyorum. Türkiyede böyle bi şey yaşasam asla bu kadar sorun olmaz ama deplasman ortamı çok farklı, çok. Türkçe feryatlarımı duyan bir türk kalabalığın içinden noluyo lan burda diye çıktı ve italyanın ağzını burnunu kırdı. Ve Allah selin kulunun yüzüne baktı, hak yerini buldu. Türklerden hepsi çok korkuyo artık, çocuk yanıma yaklaşamadı bi daha. O türk çocuğa da minnettarım okuyorsundur umarım sen de. Ben zorla okuturum zaten.
Ruslara gelecek olursak. Bu yazıyı okuyan erkek okurlarım canlarım. Hani diyorsunuz ya türk kızları gitsin rus kızlar gelsin. Valla beni rusyaya yollayacaksanız bir saniye düşünmem giderim. Biz orda valerylerle köpük partilerine koşarken rus kızları burda ona mı baktın onu giyme muhabbetini çekebilir, bana göre hava hoş yani. Anlayacağınız rus kızları olduğu kadar rus erkekleri de birer baş yapıttı. Ama soğuklar, hem de ne soğukluk. Mesela iki tane rus tanışıyo ne bir gülümseme ne bir tepki hiç pas vermek yok. Biz öyle miyiz? Sırf türkçe konuşuyo diye kaç kişiyi vakumladım resmen. Türkün misafir perverliği bi başka, gerçekten tırnağımız değiller.
Fransızlarrrrrr. Hasan polatkana gitmemin tek yararı fransızca iki üç kelime öğrenmem oldu sanırım. Kibarlar hoşlar gayet tatlılar, sadece dillerine çok takıntılılar. Bir de çok güzel türkçe küfür ediyorlar.
Bu başlığı özetleyecek olursak tamam dışarının kızları erkekleri hoş güzel ama ben
türk erkeğini çok aradım. Yemin ederim elinize su dökemezler, sizin kıskançlığınıza sahiplenmenize kurban.


BLACK MAN


Aha da bu iki kelimenin birleşmesi benim hayatımın hatası oldu. Kuruttu beni, imanım gevredi. Hayır Selin insan bi oturur düşünür, o kadar zenci meselesi geçmiş nasıl black man dersin sen. Tabii benim yine beynimin çalışmadığı o süre zarfına denk geldi. Olaya gelicek olursak;
Yine ebesinin nikahında bir müzeye götürmüşler bizi. Hayatın anlamını sorgulamaya başlamışım kendi kendime bi baktım millet çok farklı şeyler sorguluyo, kaybolmuşum o arada. Hayatta tek de dönemem. Grup lideri de zenci birisiydi. Orda yeteri kadar uzun süre geçirdiğine inandığım bir zenciye, bizim grup liderini anlatırken black man dedim. Olaylar olaylar. Hay o dilim tutulsaydı, konuşamasaydım da demeseydim black man. Resmen kadın kıyameti kopardı. Üstüme yürümeye başladı bir de dediklerinden hiçbir şey de anlamadım. Tek çıkarabildiğim cümle fucking girl with curly hair idi. Araya güvenlik görevlisi girdi, pasaportumu istedi. 35 dakika bana nutuk çekti, kimseyi ten rengiyle yargılayamayacağımı bana uzun uzuun anlattı. Bide tane tane anlattı anlamam için. Pasaportum elinde diye hepsine en masum halimi takındım. Baktım uzadıkça uzuyo benim sinirler geriliyo ingilizce bilmiyorum ayağına yattım. Black mani biliyosun ama dedi. Haklı adam. Her türlü ofsayttayım. Sonuna kadar inkar yöntemine gittim, pasaportu kurtardım. Ve tek döndüm. Bi black man demek bana kaç dolara mal oldu. Aman aman bi daha whitemış blackmiş. Yaratılanı sevdik yaradandan ötürü. Bunu bildim bunu söylerim artık.


Polisle başım bi kez daha belaya girdi. O da ergin malı yüzündendi. Olum var ya inşallah bu yazıyı okuyosundur, sana neler edicem ben. Boyun posun devrilsin inşallah.
Bu nişantaşı bebesiyle metroda tanıştık. Baştan sevmediysem birini bi daha hayatta sevemem zaten ben. Aha bu malda da aynen böyle oldu. Nefret ettik birbirimizden resmen. Ehehe bide ingilizcesi de kötüydü düştü elime, dibimden de ayrılamıyor. Bide sevgilisini aldatıyomuş, ulan ben de selinsem o sevgilini bulucam her şeyi tek tek anlatıcam. Delillerim de var. Demiştim sana çok yanlış kişiye bulaştın diye. Neyse biz bu insan evladıyla telefonda hönkür hönkür kavga ediyoruz, ben her zamanki gibi carlıyorum çocuğa müsade etmiyorum cümle kurmasına. Bide taksim gibi bi yerde yürürken bu telefon konuşması gerçekleşince içinde de FBI kelimeleri eçince polis amcalar şüphelendiler. Pasaport istediler. Hayır tamam, resmim taliban üyesi gibi olabilir de herkes mi meraklısı bu pasaportun anlamadım gitti. O kadar çok gerildim ki ingilizceyi unuttum adamın yüzüne bakıyorum mongol mongol. Baktılar bu salak değil bi yeri bombalamak kendinden bi haber, verdiler pasaportu elime bi de çok bağırdığımı söylediler. Canım ben bağırmıyorum, o idiot beni bu hale sokuyo valla bak. Adam dostça yaklaşınca gözlerim dolu dolu oldu, duygusal kızım neticede.
Ay bide ben orda hastalandım. Vahşetti. Annem kanser olmuşum muamelesi yaptı, tabii başladığımın new yorkunda tarih boyunca yağmayan yağmur ben gittim diye yağdı, hepsinde de bir güzel ıslandım metroda klima bana acı acı çarpınca kaçınılmaz son. Herkes bir panik bir panik. Kimse sorumluluk almak istemiyo tabii. O ergin salağı mikroplarını benden uzak tut diyip yine benim sinirimi kaldıracak hareketlerde bulundu, ben senden uzak tutacam canım, meraklanma sen. Yağmurda ıslanmak romantik filan değil, ağzınıza sıçıyo af edersiniz. Bembeyaz bir ton para bayıldığım kıyafetlerim maf oldu, evlat acısı gibi taşırım hala yüreğimde.Bu yazımda bir olaya değinmek istiyorum. Amerikadayken eski bir arkadaşım vefat etti. Hayatımın en kötü günleri de amerika sokaklarında en güzelleri de orda geçti. Siz siz olun asla birine çok kötü davranmayın, son görüşünüz olacağını hiçbir zaman bilemiyorsunuz. Bu şapşal kıvırcığının sinirlerine hakim olamayışına vermişsindir umarım sen, mekanın cennet olsun CAN huzur içinde yat. Geride kalanlara Allah sabırlar versin.

DEĞİŞTİN Mİ?


İnsanlar değişmez. Vallaha değişmez. Sizi gecenin bir yarısında arayan pişman eski sevgiliniz de değişmez, amerikada 5 hafta kalan Selin hayatta değişmez. Ben aynı çocuk ruhuyla gittim aynı çocuk ruhuyla döndüm. Bazı arkadaşlar o kadar kompleks haline getirdiler ki bu olayı, dönünce onlarla konuşmayacağımı bile düşündüler. Onlar kendilerini gayet iyi bilir, tabii ki öyle bi şey olmadı. Değiştiğim tek nokta ucuzluk zamanlarını artık daha iyi kolluyorum çünkü kredi kart borcumu böbreklerimi satsam anca öderim. Acuna filan ulaşırsa bu yazı her türlü zekatıyla fitresiyle borcumu kapatabilir, hayır demem yani :)

DÖNÜŞ


Aha bunu mutlaka anlatmam lazım. Bir insan evladı tek başına gittiği bir ülkeden nasıl 43 kilo valizle döner? Hayır nasıl yapar bunu? İşte söz konusu benim gibi alışveriş manyağı biri olunca oluyor öyle aksilikler. Sonuçta we are turkish airlinessiz ya herkese anlatıyorum işte türklerde 46 kilo valiz hakkı var siz sürünün deltalarda 23 kiloyla ezikler diye. Geldik check in noktasına ilk valiz 34 kilo geldi. Kadın dondu kaldı. Diğer valizi de vericekken hold on hold on dedi. Ne hold onu bebeğim hani 46 kilo hakkımız vardı, ben boşuna mı türk hava yollarından o kadar kazık yedim? Zaten dönüş günümde çok gergindim böyle aşırı olay çıkartasım vardı. Her bir valiz 23 kilo olursa 46 kilo hakkımız varmış. Hadi ya, bana neden kimse bunu söylemiyor? Diğer valiz de 9 kilo geldi onu uçağa sok dedi. Sen çok biliyorsun diye carlayacaktım da. İyi bakalım sokalım dedik. Bir de 18 yaşından küçüğüz diye kapıya kadar birinin eşlik etmesi gerekiyormuş. Hadi ya? Kabul etmedim, sonuçta o kadar embesil değilim yolumu gayet bulabilirim. Halla allah. Çıldırtmayın yani beni.

O lanet olası x ray cihazından geçerken o valiz öttü tabii ki. Çektiler beni kenara. Görevlilerden bir tanesi giydi eldivenlerini bulaşık yıkar gibi işe koyuldu.Valizi ditmeye başladı. Kıyafetlerimi fırlatıyo resmen. Hiç çekinme canım ya, benim onlari yerleştirirken anam ağlamadı zaten.Oturup ağlayacaktım o derece sinirlerim bozuldu. Meğer saç spreyi ötmüş, lan yemiyoruz ülkenizi al bi tarafına sok o spreyi. Tam toparlanmaya çalışıyorum bir yandan acaba neden böyle oluyor? Diye sorguluyorum bi anda selin diye bi ses duydum. O selinin ciddi söylenişinden belliydi bir sorun olduğu. Döndüm baktım ve günün orda bitmediğini bir kez daha anladım,korkulu kabusum. Eski sevgili denen o illet. Seni gördüğüme çok sevindim dedi. Hadi ya? Bendim zaten sen çok kötü bir insansın Selin diye carlayan bendim zaten arkamdan atıp tutan. Ben hiç sevinmedim valla tatlım ya üzgünüm. Sevinmiş miş. Balık hafızalı. Dondum kaldım çocuğu karşımda görünce hiç beklemiyodum çünkü. Hayır amerikaya geldik kurtulamıyorum. Ne işin var burda dedi. Ne işim olabilir canım böyle bi gelip buraları karıştırayım dedim. Embesil. Tüm sorularına gülümseyerek cevap verdim. Kuyruğu dik tutmak şart.Sonra sevgili işini naptın dedi. Hıyara bak, sanki eroin işini naptın der gibi rahatlıkla soruyo bunu. Yasını tutmadığım kesin dedim gülümsedi, olmadı di mi selin dedi. Ne olmadı acaba ne olmadı? olmayan tek bir şey var o da sensin. Sonra son sevgilimden ayrıldığım bide üstüne aldatıldığım aklıma geldi. Tabii ki aldatıldım yine ağzıma sıçıldı diyip egosunu yükseltmedim. Karışık o işler diyerek geçiştirmeye çalıştım. İşte bi insanı çok iyi tanımayın anında anlıyorsunuz yalan söylediğini. Yaralar derin anlaşılan dedi oturup nasıl aldatıldığımı anlatacak halim yoktu. Hem yaram derin olsa sana ne? Mutluluktan ölsem kına mı yakıcaksın? Diyemiyorsun tabii böyle. O istanbula dönmüyormuş los angelesa aktarma yapacakmış. Çok şükür bu muhabbet uçağa taşınmadı. Bide onun o ablak suratını 9 saat çekemezdim vallaha. Bide bunun bedduası mı tuttu noldu bilmiyorum uçak yolculuğu o kadar berbattı ki. Sürekli tirbülansa girdik sürekli maskeler indi. Al sana heyecan. Bi ara çarpmaya hazırlıklı olun dediler. Ben de şans olsa zaten. Bi anda imana geldim, hatim indirdim. Zerre kadar uyumadım, dönünce de öyle bir jetlag oldum ki akıllara zarar. Ah ulan ah, annemin duaları edilen beddualara karşı savaşıyor bakalım hangisi galip gelecek.

ÖZETLE :
New yorkun altına üstüne getirdim. Gezilmedik köşe girilmedik sokak bırakmadım. Özellikle yolu amerikaya düşecek olan alışveriş meraklısı kızlarrrrr mutlaka gelin bulun beni. Her türlü outlet mağzaları, fabrika mağzaları, indirim günleri hepsinde yardımcı olabilirim. O 43 kiloyu boşuna taşımadım ben. Guess ve coach çantalar orda çok ucuz, burberrye bulaşmayın derim. Ayakkabı meraklılarına yardım edemeyeceğim çünkü ayakkabı takıntısı olan biri değilim. Çanta ve elbise benden sorulur ama.
Hayatımın en berbat günleri de amerikadaydı, en mükemmeleri de. Çok eğlendim, çok üzüldüm, çok güldüm çok dalga geçtim 5 haftayı dolu dolu yaşayıp geldim. Yediğim içtiğim benim olsun, ve şunu anladım ki ben türkiye haricinde hiçbir yerde yaşayamam. Alın amerika sizin olsun verin bana çiğ köftecimi, verin bana huzuru. Her türlü yardımcı olabilirim, merak edilenleri detaylıca anlatabilirim. Tabii abartmamak kaydıyla. Umarım nasıl geçti diye meraklananların merakı bu yazıyla dinmiştir de yakamı bırakırlar. İllallah be kardeşim.


iletişim:
skype :seliinsen
twitter :seliinsen
e-mail:
zurilselin@gmail.com
instagramı da vereyim bari çok gaza geldim hem orda yeniyim : seliinsen
Başka yazılar olmaz sanırım, kader kısmet bu işler. İyi günlerrr :)))